Çarşamba, Aralık 28, 2005

Endişe

Nedir ki?

  • Kötü bir şey olabileceğine dair hissedilen duygu. kötü şeylerin olacağı düşüncesiyle sıkılma, korkma, bunalma, soğuk soğuk terleme, yatağında bir o yana bir bu yana dönerek gözünü bile kırpmama.


Gizli bir korku.
Dolaysız ve sırf bu yüzden en ilkel olanı.
Düşünen adamın öyle kolayca piç edemediklerinden, yeniyetmelerden değil… diyeceğim ama görülen şu ki, çağlar ilerledikçe giderek daha çok insanın tattığı, tükürdüğü bir duygu. Yani çağın modası.. düşünce vebası!


Nasıl ki?

  • Kişinin düşünürken, düşündüklerini geliştirirken, bir yandan da düşündüğünün farkında değilmiş gibi yaparken, sınırların bir anda bulanıklaşıvermesi. Ardından üretilenin görülemeyişi, üretilen şeyin ise haddini aşarak kontrolü kişinin elinden alışı. (ile başlayan ve asıl bundan sonrasının şenliğe dönüştüğü eğlence)

Referans çizgilerine veya eğrilerine olan uzaklığımız.. Bu çevrede bulunan çizgi manzaralı konumlarımız..ve bu bölgede yaşadıklarımız ile kafamızdaki senaryonun birbirini hiç tutmamaması.

Ne gibidir ki?

  • Beyinde dolaşan ve damarları kemiren, ne olduğu tam olarak bilinemeyen yaratıklara verilen genel ad.


Tanımlardan yana yaratıcılık bol.. Bu bağlamda “endişe”, verdiğimiz enerjiyi dönüştürme yeteneğine sahip olduğu için canlıdır desek, fakat suretsiz ve korkulu bir varlık olduğu için de aslında iyi bir canavar tanımıdır diye de eklesek, neticede olay “meğer biz bir canavar yaratmışız”dır.
Bu canavarı yaratım süreci ise rasgele değildir. Tecrübeseldir,deneyseldir. İşbu süreç her şeyden önce bilinç dahilinde geçen bir süreçtir. Hedefi bilinçaltı denen kaleyi içten kuşatmak fakat fethetmemektir..sadece fethetme tehlikesi yaratarak kişiyi paniğe sevketmektir.. Böylece hayat üzerinde ufak değişikliklere fırsat yaratmak amaçlanır (biz genelde burasını pek fark etmeyiz, oysa günde 3 vardiya bu işin başında bulunan adamlarımız vardır. Ya da kontrolü kaybettiğimiz o ilk nokta burasıdır..bilemiyoruz..bilim adamlarına araştırtıyoruz). Her şey bu süreçte tasarlanır, üretilir, test edilir ve piyasaya sürülür. Pazarlama tekniği “maruz bırakmak”tır. Ürün, son haline ulaştığında adrenalin aracılığıyla tüm hücrelere pompalanır. Böylece hızlı bir hamle ile kamuoyu desteği alınır. Öyle irkilme falan gibi bölgesel değildir yani. “İnsanı en çok tanıyan kişi yine kendisidir” ilkesiyle yüksek kalitede üretim yapıldığından, hata çıkma olasılığı çok düşüktür. Hani hata olsa bile diyelim, güncel pesimistik yamalarla bu açığın kapatılması işten bile değildir..

Peki çaresi yok mudur bu meretin? Bu ne menem bir şeydir ki koca 21.yüzyıl insanlarını utanmadan buhranlara sürükleyebilmektedir?
Vardır tabi ki.. aynı şekilde o da üretilir,denenir ve piyasaya sürülür.. 21.yüzyıl insanına da zaten bu yakışır. Pozitivist bir yaklaşımla kaynağının konum-çevre ilişkisinden kaynaklanan bir “kıskançlık” olduğu belirlenir.
Çünkü olay düpedüz kıskançlıktır! Hayali ya da yaşanmış başka senaryoların kıskanılmasıdır. Kıskanmaktan vazgeçtiğimiz anda başka senaryolara gerek kalmayacaktır. Ama biz bunu bilemeyiz. Hiçbirimiz bilemeyiz. Bildiğimiz bir şey varsa o da, yapıyor olduklarımıza da yapabileceklerimiz kadar ilgi gösterdiğimiz an huzura adım atmış olacağız..dır. Olabilir mi? (Hiç inanmıyorum : )

Ama yok, biz gene koşturmaya devam edelim..hakediyoruz bunları.. çok iş, daha çok iş... hep iş!