"Kapı"lın!
Yazmaya başlamak için zamanlar bekliyoruz. Niceliksiz zamanlar. Gaip zamanlar..Sanki kutsal imge imparatorluğunun katiplerinden biri bir gün omzumuza dokunup ülkesinin kapılarını bizim için ardına kadar açtığını söylerse eğer, o kapıdan içeriye şöyle yakışıklı bir giriş cümlesi edinemeden, göğsümüzü taze bir hevesle dolduramadan girmeyi içimize sindiremiyoruz.
Hazırlıksız yakalanmamak için de katip çağırma seanslarına ancak bu güveni hissettiğimiz zamanlar niyetleniyoruz. Ama olmuyor, olamıyor ki..
Şimdi ben böyle anlattım ya, geçmek istedim, koşmak isteyiverdim hemen pervasızca bu düzlükten. Fark etmez patika ya da en tümseklisinden.. Ve sırf bir anlık katip heyecanı gelip bastırmasın hevesimi diye kapatmam lazım gözlerimi sıkıca. Adımlarım birbirini görmeden yollanmalı ileriye, cevap vermeli ilk şiddetli arzuma.. Koşmalı, koşturmalı bu yolsuz topraklarda en yağız atların çevikliğinde.. Hani elimde de her ısırıkta iliğime kadar tadını hissettiğim kaymaklı, kocaman bir dondurma olsa şöyle..yaladıkça her zerrenin içimde yeni bir hevesi beslediğini düşünsem..Sonra daha da acıktırsa bu beni, acıksam.. Her açlık yeni bir tadı, her tat ise yeni bir düşünceyi koparsa ağaç dallarının en gevrek, en alaca renklisinden.
O zaman hiç doymadan, ağzımın suyu aka aka kurduğum hayalleri hayatım boyunca tok yaşamaya yeğ tutardım doğrusu…
Ekim 05
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home